Kaygı Seviyesi Yüksek Olan Çocuğuma Nasıl Destek Olabilirim?

Kaygıyı Tanımak

Kaygı, tehlike veya tehdit olarak algılanan bir duruma karşı verilen duygusal, davranışsal ve fiziksel tepkileri içeren doğal bir yanıt sistemidir. Kaygı hissetmek belli düzeyde olduğunda bizi harekete geçirir, kendi hayatımız için sorumluluk almamızı ve yaşamımızı devam ettirmemizi sağlar. Bununla beraber bazen de kaygı duygusunu tanımamak ve onunla nasıl ilişki kuracağımızı bilememek bedenin ve zihnin beklenenden fazla tepki vermesine yol açabilir.

Kaygıyı, hem yetişkinler hem de çocuklar belirgin olarak bedenlerinde hisseder. Ellerin terlemesi, midenin bulanması, titreme, baş dönmesi, ağlamak, kalp çarpıntısı… Buna benzer birçok fiziksel tepkiye bir de düşünceler eşlik edebilir. “Kötü bir şey olacak”, “Ya annem beni almaya gelmezse.”, “Ya öğretmen bana kızarsa”, “Ya arkadaşım bana vurursa” gibi düşünceler çocuğun güvende hissetmediğini ve karşılaştığı durumları tehlike olarak algıladığını gösteren işaretler olabilir. Bu durum, ayarı bozulmuş bir alarm sistemi ile yaşamak gibidir. Bu alarm, en ufak bir harekette dahi çalabilir. Dolayısıyla sistem her an bir sorun olabilecek gibi hareketlidir.

Çocuklarda Kaygının Görünme Şekilleri

Çocuklarda kaygı birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir. Bunlardan en yaygın olanları,

- Anneden, babadan veya bakım veren kişiden ayrılamamak

- Sosyal ortamlarda beklenenden fazla tepki göstermek ve bu ortamlardan kaçınmak

- Hayatın birçok alanı ile ilgili genel olarak endişeli, tedirgin hissetmek,

- Bir veya birkaç ortamda hiç konuşmamak, kısık sesle konuşmak, sadece bakımveren ile konuşmak

- Belirli durumlardan aşırı korkmaktır.

Çocuklar kaygı ile baş edemediğini ve desteğe ihtiyaç duyduğunun sinyallerini tedirgin davranarak, tırnak yiyerek, kıyafet kenarlarını ısırarak, cinsel organıyla oynayarak, parmak emerek, diş gıcırdatarak, gördüğü olumsuz olaylara aşırı tepki vererek, sürekli kaygılı sorular sorarak, karnı veya midesi ağrıyarak verebilir.

Nasıl Çözülür & Ne Yapılabilir?

  • Çocuklar küçük yaştayken duygularını düzenleyebilmek için yetişkin rehberliğine ihtiyaç duyar. Bunun içinde ebeveynlerin de kendi duygularına dair farkındalıklarının olması, duygularını yatıştırma becerilerini geliştirmeleri önemlidir. Öncelikle bir ebeveyn olarak sizin kaygı ile ilişkinizin nasıl olduğunun ardına düşmek kıymetli olabilir.
  • Beklenenden fazla tepki verilen anlarda çocuğun kendini sakinleştirebilmeyi öğrenmesi için ona temas etmek, sarılmak, eğer sarılmak istemiyorsa yanında sakince beklemek, derin nefes alıp vermeyi öğretmek faydalı olabilir. Bu duyguyu bedeninde nerede hissediyorsun, nasıl bir şeye benziyor, hangi renk diye sorarak çocuğun duygu farkındalığı artırılabilir. Sonrasında bu duygunun resmi çizilebilir veya oyuncaklarla bu duygu canlandırılabilir, okunan hikayelerdeki karakterlerin duyguları hakkında konuşulabilir.
  • Bir duygu çemberi çıktısı alınarak çocuklarla gün sonunda veya gün içerisinde, bugün ben şu olduğu için üzgün hissediyorum, sen nasıl hissediyorsun bana göster diyerek duyguların ifade edilmesine destek olunabilir.
  • Kaygı ile baş edemeyen çocuklar için öncelikli hedef, çocuğun baş edebilme gücünü artırmak ve bu kaygıyı besleyen davranışları engellemektir. Örnek olarak, çocuk yaşı büyük olmasına rağmen halen anne ile uyumayı sürdürdüğünde “Ben güçsüzüm.” inanışını sürdürmeye devam edecektir. Ya da ayakkabısını anne giydirmeye devam ettiğinde, anne tuvaletin her aşamasında yardım ettiğinde “Ben yetersizim” inanışının önüne geçmek çok mümkün olmayacaktır. Buna benzer hizmet edici davranışların bırakılması çocuğun kendini yeterli hissetmesini sağlar. Ebeveynin şefkatli ve tutarlı bir şekilde hareket ederek çocuğun yanında olduğunu belirtmesi, hayatın akışına doğru çocuğunu hafifçe ittirmesi güçlenme için kritik önem taşır.
  • Ebeveynler tarafından çocuğun kaygı hissettiği şeylerden uzak tutulması, bu durumlara girdiğinde aşırı koruyucu davranılarak ona sürekli açıklama yapılması, bir şeylerin onun yerine yapılmaya devam edilmesi, çocuğun ilerlemesinin önündeki önemli el frenlerini oluşturur.
  • Ev içerisinde mümkün olduğunda az eleştiri yapmak, olumlu yönleri ortaya çıkarmak ve takdir etmek çocuğun yeterlilik düşüncesini geliştirir. Kendi başına yaptığı şeylerle ilgili olumlu ifadeler kullanarak, yapabildiği şeyleri parlatmak kaygılı çocuğa yardımcı olabilir.
  • Kaygıyı ortaya çıkaran ve besleyen birçok sebep olabilir. Ailede kaygılı kişiler olması, ebeveyn olarak mükemmeliyetçi, kaygılı bir dile sahip olmak bu durumu besleyen sebeplerden biridir. Çocuğun baş etme becerisinin artması için ebeveynin daha az müdahaleci ve koruyucu olup zorluklarla mücadelede destekleyici olarak çocuğun dönüp geleceği tutarlı ve güvenli bir liman olması önemlidir.
  • Kaygının ardındaki ihtiyaca kulak kesilmek ilk aşamada çok önemlidir. Bunu ebeveyn olarak fark edebilmek bazen zor olabilir ve böyle olduğunda çocuğun hayatında işler zorlu bir hal alabilir. Kaygı, çocuğun hayatında birçok alanı etkiliyor, sosyal olarak geri çekilmesine sebep oluyor, duygusal ve davranışsal olarak problemlere yol açıyorsa bu süreçte psikoterapi desteği faydalı olabilir.
  • Unutulmamalı ki, bir ötekiden, bakım veren kişiden ayrılamayan, ayrı bir birey olduğunu fark edemeyen çocuk, yetişkin hayatına geçiş yaptığında da başkası olmadan kendini inşa edemez.

Birlikte Okuyabileceğiniz Bazı Kitaplar

- Görünmez İp (4+)

- Endişe Ağacı (6+)

- Biraz Korktum Sanki (4-6)

- Kimse Bakmazken Duygular Ne Yapar (4+)

Psikolojik Danışman Ayşenur Kork

Batı Mah. Burhan Toprak Cad. Batı Apt. No:4 Daire:1 Pendik/İSTANBUL
+90 (555) 877 76 27

© 2024 SİMURG PSİKOLOJİ, Tüm Hakları Saklıdır.